Eviniz sizi anlatıyor mu? Girdiğinizde huzur mu hissediyorsunuz yoksa bir şeylerin eksikliğini mi? Psikoloji bilimi, yaşadığımız alanların ruh halimizi doğrudan etkilediğini söylüyor. Bu nedenle iç mekân dekorasyonu sadece estetik değil, aynı zamanda psikolojik bir konu. Renklerden düzenine, ışık akışından kokulara kadar her detay zihnimizi ve kalbimizi etkiliyor.
Açık tonlar ferahlık, pastel renkler dinginlik, toprak tonları ise güven hissi yaratıyor. Kırmızı ve turuncu gibi sıcak renkler enerjiyi artırırken, mavi ve yeşil daha çok huzur ve sakinlik verir. Bu yüzden hangi odada ne hissetmek istiyorsak o duyguya uygun renkleri seçmek önemli bir başlangıç.
Dağınıklık ve fazlalıklar, zihinsel karmaşa yaratabiliyor. Minimalist yerleşim ve sade mobilyalar, zihni daha dinç ve huzurlu tutabiliyor. Özellikle çok çalışan ya da evden çalışan biriyseniz, alanın düzenli ve sade olması odaklanmayı ciddi biçimde artırıyor. Fazla eşya, fazladan yük demek olabilir.
Aydınlatma da göz ardı edilmemesi gereken bir faktör. Gün ışığını içeri alan odalar hem ruh hem beden sağlığı için büyük avantaj sağlıyor. Gece ise sıcak tonlu ışıklar, sarı LED’ler ya da mum ışığı gibi yumuşak aydınlatmalar sakinleştirici etki yaratıyor.
Koku, ses, dokular… Tüm bu duyusal öğeler evin psikolojik etkisini tamamlıyor. Lavanta yağıyla dinlenmek, hafif bir müzikle odaklanmak, yumuşak bir battaniyeye sarınmak… İç mekânlar bedenimize değil, duygularımıza da dokunuyor. Evi güzelleştirmek, aslında iç dünyamızı iyileştirmeye bir davettir.